Her şey inceliğinden, insan kabalığından kırılır ya, İstanbul da öyledir. Dört yıl ölüm kusan silahların henüz barutu tüterken, koalisyon güçleri İstanbula girdi. Bu işgal, kentsel yerleşimi 3 bin yıla varan İstanbula, yine batıdan uzanan ikinci hoyrat eldi. Güle oynaya gelip, karabasan gibi çöktüler İstanbul ufuklarına. Ve zafer şarkıları söyleyenler, aynı gün Haydarpaşaya inen Mustafa Kemal Paşayı ne gördü, ne de duydu.
Onlar her şey kontrol altında sanırken, güneş kar topluyordu, aslında. Bu yabanlık, Türke ağır gelmişti. Canını dişine taktı ve çığ olup aktı, Erzurumdan İzmire. Beş yıl önce düşte görse hayra yoramayacaklar, sonunda geldikleri gibi gittiler.
Daha önce Ermeniyi kışkırtmaları, Anadoluyu Ermenisiz bırakmıştı. Bu işgal yüzünden de, İstanbul Rumsuz kaldı. Yurt sevgisi büyük aşk da, ona gönül vermek yetmez, gönlünü de almak gerek.