Aliya, Modern Avrupa'nın orta yerinde soykırıma uğramış bir halkı, yeniden tarih sahnesine çıkaran Bilge Lider'di, Bosna-Hersek'in ilk devlet başkanıydı. Kendi hayat hikâyesi, aslında Bosna'nın öyküsüydü: yalnız, yorgun ve hüzünlü; ama bir o kadar umutlu, imanlı ve devrimciydi. O, yaşadığı coğrafyanın kültürel zenginliğinin farkındaydı. Bu yüzden bölen değil birleştiren, her zaman hor gören değil, hoş gören oldu. Trajedilerin yaşandığı anlarda bile, 'onlar bizim öğretmenimiz değil.' diyerek zulmü meşrulaştırmadı. Ve yoldaşlarına hitaben: 'Savaş; ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir!' uyarısını hep tekrarladı.
Bosna ağlatısının yaşandığı o karanlık günlerde, hilalin her daim en yukarıda olduğunu naif bir dille anlattı: Ben Müslümanım ve Müslüman olarak kalmaya kararlıyım. Bu, hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü İslam, benim için iyi ve asil olan her şeyin diğer adıdır.
Evet, Aliya İzzetbegoviç, Bosna-Hersek Devleti'nin ilk başkanı, Avrupa'nın Müslüman lideri, Balkanların son Osmanlı'sıydı...